Yoktum bir zamanlar. Ben vardım ama sadece HİÇtim. Yoktum belkide.
Tanrı çıktı karşıma ” GİT ” dedi…
“Olmaz” dedim.
“Gideceksin, Mecbursun. EMREDİYORUM!!” dedi.
Gitmek zorunda kaldım. Hiçliğimi terk ettim beden buldum CAN buldum. CAN oldum.
Yoktum bir zamanlar. Ben vardım ama sadece HİÇtim. Yoktum belkide.
Tanrı çıktı karşıma ” GİT ” dedi…
“Olmaz” dedim.
“Gideceksin, Mecbursun. EMREDİYORUM!!” dedi.
Gitmek zorunda kaldım. Hiçliğimi terk ettim beden buldum CAN buldum. CAN oldum.
Hey Sen!!
Sana diyorum, oradasın biliyorum.
İzliyorsun Herşeyi Herkesi. Bekliyorsun Dirilişini.
Kararsız kalmak ne kötü birşeymiş şu hayatta,
Kararsız kalmaktansa yanlış bile olsa kara vermeli mi insan, yoksa kararsız kalmaya devam mı etmeli?
Beynimde dönen düşünceler yiyor ruhumu zamanla acıtarak, Bu acıdan zevk almaya başladım galiba. Zor gelir oldu karar vermek.
Kararlı ve kararsız olmak. Kararlı olmayı seçeceğim galiba. Kurtulacağım acılarımdan. Beynimdeki dönen düşüncelere ” DURUN ” diye haykıracağım önce şaşıracak düşüncelerim ama sonra bırakacaklar ruhumu yemeyi.
Kötüde olsa karar vermeli insan.!
Ama ne?
Duruyor muyum acaba?
Yada gidiyor muyum.?
Gidiyorsam ve duruyorsam neye göre hareket durumundayım.
Yanımdaki ile eşit gidiyorsam o zaman kendimi durmuş şekilde görmez miyim? Yalan söylemez mi gözlerim bana?
Birşey Yapmalı…
Ama NE??
Gün gelecek dünya diye bir yer vardı diyeceğiz.
Hiçliğin içine düştüğümüzde, elimizde sadece soluk bir resim olacak içinde çocuklar olacak havuzun içerisinde.
Bakacağız o resme dünyayı hatırlamak istercesine! Ama yok o dünya, yok o yaşam…
Belkide bedenimiz bile yok!! Ellerimiz yok o resmi tutan…
Beyin yarattı belkide onca yalanı bize.
Hep kandırdı bizi, hep yanlış şeyleri gösterdi yanlış zevkler tattırdı.
Hiç olmayan acıları tattık belkide.
Ruhumuz bir hapishanede hapsolmuş, Düşüncelerimiz bile bizim değil bence!….
Beynim hem çok dolu düşünceler dolup taşıyor. Hemde çok boş düşünecek düşünce gelmiyor.
Acaba küçük düşünceler mi büyük yer kaplıyorda beynim doluyor.
Yoksa büyük düşünceler çok büyük olduklarından beynime sığmıyorda üzerini örterek yeni düşüncelerin girmesine engel oluyor.
Neden insanın iç sesi susar? umutsuzluğu bildiğinden insanı terk mi ediyor?
Yoksa mutluluğu gördüğünden, yapacak bir işi kalmadığından kendi iradesi ile gidip insanı yapayanlız mı bırakıyor?
Her ne sebeple olursa olsun. ya susmuşsa o iç ses ve ihtiyacımız varsa o sese?
Tek yoldaşımız o ise, Susma iç ses susmaaa…
Konuş! Bağır! Feryat et!
Ama yeterki SUSMA!!!!!!
Evet benimde Zippo’m var. Normal çakmakların kralı 1tl iken ben verdim bir zippoya 80tl.
Evet İçmiyorum sigara yada puro. Ama seviyorum Zippo’yu.
Ateşle oynamak zevk veriyor insana.
Gazdan ateş değil bu!
Gerçek benzinden olan bir ateş.
Hele kokusu yokmu Zippo’nun Muhteşemmmm….
Ya kapağı açılırken ” Zip” vede ateşlediğinizde “Po” dercesine ses verişi…..
Paha Biçilemez….
Sıkılmak mutlu eder mi insanları ? Ediyormuş…
İnsan hem mutlu olup, hemde o an sıkılabiliyormuş. Ama sırf o mutluluk için; o sıkılmışlık duygulardan, sıkılmıyormuş meğer. Yada sıkılmışlığını hissetmiyormuş.
Mutluluk öyle bir bastırıyormuş ki duyguları… Bilmiyormuş insan sıkıldığını bunaldığını….
Bir insan aynı anda hem sıkılmış hem mutlu olabilir mi? Oluyormuş.
Mutlu olacağını bildiği için sıkılmayı göze alıyormuş, fedakarlık yapıyormuş sıkılarak, bunalarak.
Ve o insan sıkılmış olduğu halde neden mutlu hissediyormuş biliyor musunuz?
Gelecekteki yaşantısındaki mutluluğunu görüyormuş. Ve o anki sıkılmışlığı ona mutluluk veriyormuş.
O bir amaç için sıkılıyormuş meğer. Geleceğinde ki mutluluğu için Sıkılıyor O’nun için mücadele ediyormuş….
Mutluluk O’ymuş meğer… O’nun için bir ömür boyu sıkılmaya değermiş.
Bir evin bir çocuğu idim.
İstemezdim evlilik. İstemezdim düzenli yaşam.
İsterdim Bi ev bi ara birde bolca para.
Para neden mi isterdim? Sanmayın ki günümü gün etmek için. Yaşlanınca kendime bakıtabilmek için isterdim, çokça para.yı
Para bu hayatta saedce kağıttan ibaretmiş meğer.
İnsanın karşısına biri çıkıyormuş ve kendisinden daha çok seviyormuş onu meğer!
Ve insan o sevdiği için çok fedakarlıklar yapıyormuş fakında olmadan, bilmeden…
Sırf onunla bir ömür paylaşmak için silip atıyormuş geçmişin herşeyini.
AŞK dediğim o 3 harflik kelime çok garip birşey. Herhangi bir insan dünya üzerinde ortalama 50 yıl yaşıyor ve istemese bile bu duyguyu tatmalı bence. Denemeli bu üç harflik kelimeyi.
Yaşamalı,
Hissetmeli…